
| Yoğurt Türk’tür, Türk Kalacak |
Prof. Dr. Hüdayi ErcoşkunArtvin Çoruh ÜniversitesiGastronomi ve Mutfak Sanatları Bölümü Yoğurt, yalnızca sofralarımızda tükettiğimiz bir gıda değildir; tarihimizin, dilimizin ve kültürel kimliğimizin ayrılmaz bir parçasıdır. Bin yılı aşkın süredir Türk halkı tarafından üretilip tüketilen yoğurt, aslında bizim kültürel DNA’mızın en güçlü göstergelerinden biridir. Yoğurdun Kökeni ve Tarihsel Kaynaklar Yoğurt kelimesi Türkçeye aittir ve bu, en […]
Prof. Dr. Hüdayi Ercoşkun
Artvin Çoruh Üniversitesi
Gastronomi ve Mutfak Sanatları Bölümü
Yoğurt, yalnızca sofralarımızda tükettiğimiz bir gıda değildir; tarihimizin, dilimizin ve kültürel kimliğimizin ayrılmaz bir parçasıdır. Bin yılı aşkın süredir Türk halkı tarafından üretilip tüketilen yoğurt, aslında bizim kültürel DNA’mızın en güçlü göstergelerinden biridir.
Yoğurt kelimesi Türkçeye aittir ve bu, en eski yazılı Türk kaynaklarında açıkça görülür. Kaşgarlı Mahmud’un 1072 yılında kaleme aldığı Divanü Lügati’t-Türk eserinde “yoğurt” kelimesi doğrudan yer almaktadır. Bu kayıt, yoğurdun hem adının Türkçe olduğunu hem de en az bin yıldır Türk halkının temel besinlerinden biri olduğunu kanıtlar.
Yoğurt, yoğurulmuş – yani kıvamı artırılmış, dayanıklılığı sağlanmış – süt anlamına gelir. Türkler yalnızca yoğurdu değil; ayran, kurut, tarhana gibi farklı fermente süt ürünlerini de ilk kez üreten ve geliştiren millettir.
Yoğurdun Avrupa’ya yayılmasında da Türkler belirleyici bir rol oynamıştır. Bugün İngilizce’de yoghurt, Almanca’da joghurt, Fransızca’da yaourt olarak kullanılan kelimeler doğrudan Türkçeden alınmıştır. Bu, sadece bir dil aktarımı değil; kültürümüzün Avrupa’ya bıraktığı izdir.
1303 tarihli Kodeks Kumanikus adlı eserde de yoğurt kelimesine benzer “ioghurt” ifadesi yer alır. Marco Polo’dan İbn Battuta’ya kadar birçok seyyah, seyahatnamelerinde yoğurt, ayran ve kurut gibi ürünlerden söz eder. Bu ürünler göçebe yaşamın olmazsa olmazıydı: besleyici, uzun süre dayanabilen ve kolay taşınabilen gıdalardı.
Yoğurt, yalnızca tek başına değil, başka ürünlere dönüşerek de kültürel değer kazanmıştır.
Bu ürünler Türk mutfağının yalnızca lezzete değil, sağlığa ve dayanıklılığa da verdiği önemi gösterir.
Atalarımızın binlerce yıl önce deneyimlediği faydaları, bugün bilim dünyası da doğrulamaktadır. Yoğurt; bağışıklık sistemini güçlendirir, bağırsak sağlığını destekler, sindirimi kolaylaştırır ve kolesterolü düşürücü etkisiyle öne çıkar. İçerdiği probiyotik bakteriler, zararlı mikroorganizmaları baskılayarak bağırsak sisteminin düzenli çalışmasına yardımcı olur.
Bugün dünyada yoğurt üretildiği ve tüketildiği halde hiçbir millet, Türklerin ulaştığı çeşitliliğe sahip değildir. Yoğurttan üretilmiş yemekler yüzü aşar; kurut ve tarhana gibi yoğurt temelli gıdalar yalnızca bize özgüdür.
Bu nedenle yoğurt yalnızca bir gıda değil, kimlik meselesidir. Bizim kültürel hafızamızın, yaşam tarzımızın ve beslenme bilincimizin ürünüdür.
Sonuç olarak, yoğurt Türk’tür ve Türk kalacaktır.
Atalarımızın bize bıraktığı bu mirası yalnızca sofralarımızda değil, kültürümüzde de yaşatmaya devam edeceğiz.