Peru Lima dan iki efsane bir gözlem. |
“Çöl ülkesinde yağış yok denecek kadar az. Ancak ihracat yapacak kadar tarım üretimi ve sebze var. Asgari ücret 350 dolar, enflasyon yılda %3. Ancak devlet başkanına destek yüzde 10 civarında. Pasifik Okyanusu kıyısında balıkçılığın önemli bir gelir kaynağı olduğu, madenleri ile bilinen bir ülke. Peru’nun nüfusu 35 milyon, başkent Lima’da 13 milyon insan yaşıyor; ülkenin […]
“Çöl ülkesinde yağış yok denecek kadar az. Ancak ihracat yapacak kadar tarım üretimi ve sebze var. Asgari ücret 350 dolar, enflasyon yılda %3. Ancak devlet başkanına destek yüzde 10 civarında. Pasifik Okyanusu kıyısında balıkçılığın önemli bir gelir kaynağı olduğu, madenleri ile bilinen bir ülke. Peru’nun nüfusu 35 milyon, başkent Lima’da 13 milyon insan yaşıyor; ülkenin İstanbul’u gibi, önemli efsaneler ve benim gözlemlerim var, paylaşmak istedim.”
“Bolívar ve kurtuluş hikayesi:
İnka medeniyeti öncesi Limanlılar tarafından kurulan bir ülkenin başkenti Lima’dır. 1500’lerin yıllarında İspanya tarafından işgal edilir. 1820 yılında Bolívar ve San Martín’in mücadelesi ile bağımsızlığına kavuşur. Mason olduğu söylenen Bolívar’ın hikayesi ilginçtir. Aslında bu hikaye, Fransız İhtilali sonrası Limanlıların adı konmamış milliyetçi direnişleridir. Bolívar’ın bir ordusu yoktur; bu İspanyol karşıtı hareketler, Bolívar liderliğinde toplanmış ve bağımsızlık mücadelesine dönüşerek İspanyolları göndermiştir.”
“İspanyol fetihçi kralını ikna ederek, fetihler ve keşifler yapmak ve Hristiyanlığın yayılması, kralın egemenlik alanını genişletmesi vaadiyle Güney Amerika’nın keşfine yola çıkarlar. Pizarro, Lima kentini İspanyol etkisiyle ilk kuran önderdir. 1500’lerde şehir kurulurken Pizarro çok güçlenir. Sağ kolu ve en yakın arkadaşı, içten rekabet nedeniyle İspanyol kuralına artık Pizarro’nun krala hizmet etmediğini iletir. Sonunda kralın desteğini ve onayını alarak bir komplo ile Pizarro’yu öldürür ve yönetimi 1530’lu yıllarda devralır. Pizarro’nun cesedi uzun süre bulunamaz; önce kafatası bulunur, sonra tüm iskeleti 1977’de bulunur ve müzeye konulur. Çıkarılacak bir sonuç var: Pizarro ile resim çektirdim. Arkadaşlarla yola çıkanlar, kalbinin derinliklerinde Pizarro’su olanlara dikkat etmeli.”
“San Francisco müzesi ve manastırını gezdik. Aslında bu, Francisco tarikatına ait. Lima’da 1500-1700 arası en güçlü Hristiyan tarikatıydı. Bu tarikatın manastırı içinde, iskeletlerin muhafaza edildiği 20.000 kişilik bir mezar bulunuyor; kemikler sayılarak yerleştirilmiş ve ziyarete açılmış. Buradaki önemli efsane, İspanya’dan gelen Hristiyan tarikatı üzerindeki Sevilla ve Endülüs dönemi etkileridir. Duvar mozaikleri, tavan süslemeleri, kütüphanesi ve deri üzerine yazılmış söz ve nota defterlerindeki kenar süslemeleri, 1500’lerden kalma ancak ne kadar İslam eserleri ile benzerlik taşıyor, değil mi?”
“Bir belediye başkanı, şehri hırsızlar ve suç çeteleriyle dolu olanları iş ve aş vererek idare eder. Bir süre sonra, şehri öylesine sahiplenir ki, suçlularla onlarla mücadele etmeye başlar. Bu dönemde, kentin belediye başkanı kentin belli yerlerine uzun, sabit ve mermerden satranç masaları kurar ve masaların üzerine satranç taşlarını yerleştirir. Yıllardır bunlar orada durur. Peru’nun durumu hakkında herkesin kafasında bir tahlil vardır, çoğu da haklıdır; ama bir de farklı bakalım. Sokakta sahipsiz, 24 saat duran bu satranç malzemelerine kimse dokunmaz. Oynamak isteyen gelir oynar, oyunu bitenler düzgün şekilde satranç takımlarını düzenleyip, tanımadıkları bir sonraki oyuncu için oradan ayrılır. Cesaret edelim, ülkemizin en iyi bir iki semtinde bir deneyelim mi?”