Yenilikten ve değişiklikten korkanlar, mevcudu sürdürmeyi hatta bazen sürmese de sürüklemeyi başarı addeder, yeni bir şey yapmayı önerenlere de yarı şaka yarı ciddi bir biçimde “ icat çıkarma” diye kızarlar. Oysa yenilikçi ve yaratıcı toplumlarda “icat çıkarmak” önemsenir, teşvik edilir ve çıkartılan icatlar da zaman içinde pratik bir biçimde kullanılır hale getirilerek seri üretimi yapılır […]
Yenilikten ve değişiklikten korkanlar, mevcudu sürdürmeyi hatta bazen sürmese de sürüklemeyi başarı addeder, yeni bir şey yapmayı önerenlere de yarı şaka yarı ciddi bir biçimde “ icat çıkarma” diye kızarlar.
Oysa yenilikçi ve yaratıcı toplumlarda “icat çıkarmak” önemsenir, teşvik edilir ve çıkartılan icatlar da zaman içinde pratik bir biçimde kullanılır hale getirilerek seri üretimi yapılır ve toplumun faydasına sunulur.
Bizler, biraz birinci grup insanlardan sayılırız. Şu yukarıda söylediğim “İcat çıkarma..” lafı bizim sözlerimizdendir. Bu nedenle icat çıkarmaz, uslu uslu oturur ve başka ülke insanlarının çıkardığı icatları ithal eder kullanırız.
Düşünebiliyormusunuz, başta ampul olmak üzere bugün kullandığımız yüzlerce ürünün, binlerce icadın yaratıcısı olan Thomas Alva Edison bizden olsaydı ne olurdu. Muhtemelen o atölyesinde uğraştığı sıra babası yada büyüklerden birisi yanına gelip iki tokat aşkeder icat çıkarma derdi. O da icat çıkarmaz, bugün gaz lambası ile oturmaya devam ederdik.
Yada Alexander Graham Bell, bugün kullandığımız telefonların atası olan icadıyla uğraşırken, aslında onun için uğraştığı sağır olan annesi kızıp, alex, icat çıkarma deseydi bugün hepimizin kulağımıza adeta yapışık yaşadığımız telefon olurmuydu.
Bu örnekleri binlerce artırmak mümkün. Buhar makinesi, içten yanmalı motor, atom enerjisi, bugünkü elektronik medeniyetin temeli olan onbinlerce yenilik, kullandığımız yüzbinlerce ürün hep icat çıkartan’lar tarafından yaşamımızı kolaylaştırmak üzere insanlığa hediye edildi.
Demek ki icat çıkartmamak iyi bir şey değil. Tam tersine icat çıkartmak lazım. Aslında birçok icat çıkarmaya çabalamışız. Hazerfan Mehmet Çelebiler, formülleri bugünkü tıp biliminde kullanılan pek çok ilaca esas olan lokman hekimler, matematikçi Uluğ Bey’ler hep bizden çıkmış. Ama onlar da zaman içinde icat çıkarma diyenlerin hışmına uğramış. Hiç kimse onların çıkardığı icatlardan yola çıkarak icatları, toplumun kullanacağı ürünler haline dönüştürmemiş.
Lokman hekimlerin formüllerini yabancılar ilaç haline getirip, sonra patentini bize satmışlar. Hiç kimse Hazerfan Mehmet Çelebi’nin uçma hevesini geliştirmesi için katkıda bulunmamış. Şayet bu yapılsaydı beklide Wilbur ve Orville Wright kardeşlerden çok önce uçak icat olacaktı. Ama biz icat çıkarmayız ya.
İcat çıkarmamak da tek başına yetmiyor. Ayrıca girişimci de olmamamız lazım. Allah muhafaza, icat çıkarmamaya çabalarken kazara bir icat çıkartırsak ve bir girişimci de bunu faydalı ürüne dönüştürürse. Maazallah.
Kaderciliği, yenilikten kaçınmayı, yenilikten korkmayı, hızlı hareket yerine ağır davranmayı, aza kanaat etmeyi öneren tıpkı “icat çıkarma” gibi birçok atasözümüz var. “ Bir lokma, bir hırka”, “Ağır ol da molla desinler” gibi.
Oysa ki çağımız, yenilikçilik, yaratıcılık, hız ve hareket çağı. İcatlar çıkarıp, hızla uygulayan, aza kanaat etmeyip çoğa ulaşmaya çabalayan, ağır olmayıp hızla devinen toplumlar başarıdan başarıya koşarken, icat çıkarmayıp, aza kanaat eden, ağır aksak, fıstıki makam toplumlar, yerinde saymaya devam ediyorlar.
Bence artık biz icat çıkaralım, ağır olmayalım, bir lokma, bir hırkaya kanaat etmeyelim çağa ayak uyduralım. Hemde her alanda.