Ukrayna’daki savaş, Karadeniz’in hem ekosistemi hem de stratejik dengeleri üzerinde derin etkiler bırakmaya devam ediyor. Bir yandan deniz güvenliği ve enerji koridorları üzerindeki tehditler artarken, diğer yandan denizin ekosistemi ciddi bir baskı altında. Karadeniz, enerji transferinin ve tahıl ticaretinin merkezinde yer alıyor. Ukrayna ve Rusya’nın dünya tahıl üretimindeki önemi düşünüldüğünde, savaşın lojistik akışları nasıl etkilediği […]
Ukrayna’daki savaş, Karadeniz’in hem ekosistemi hem de stratejik dengeleri üzerinde derin etkiler bırakmaya devam ediyor. Bir yandan deniz güvenliği ve enerji koridorları üzerindeki tehditler artarken, diğer yandan denizin ekosistemi ciddi bir baskı altında.
Karadeniz, enerji transferinin ve tahıl ticaretinin merkezinde yer alıyor. Ukrayna ve Rusya’nın dünya tahıl üretimindeki önemi düşünüldüğünde, savaşın lojistik akışları nasıl etkilediği açıkça görülüyor. Türkiye’nin liderliğinde kurulan tahıl koridoru sayesinde küresel bir gıda krizinin önüne geçilmesi, Karadeniz’in uluslararası ticaretteki kilit rolünü bir kez daha gözler önüne serdi. Ancak Rusya’nın deniz mayınları ve askeri varlığı bu ticaretin güvenliğini zora sokuyor.
Savaşın çevresel boyutu ise sıkça göz ardı edilen bir diğer konu. Karadeniz, kapalı bir deniz olması nedeniyle ekolojik değişimlere oldukça duyarlı. Savaş nedeniyle denize karışan kirlilik ve yabancı türler, hamsi gibi ekonomik öneme sahip balık türlerinin stoklarını tehdit ediyor. Bu durum, hem deniz ekosistemi hem de kıyı ülkelerinin ekonomileri üzerinde olumsuz etkiler yaratıyor
Türkiye açısından bakıldığında Karadeniz’in önemi sadece ticaretle sınırlı değil. Montrö Sözleşmesi kapsamında Türk boğazlarından geçen gemilerin kontrolü ve Kırım’daki askeri varlık, Türkiye’nin güvenlik stratejileri açısından kritik bir konumda yer alıyor. Aynı zamanda Türkiye’nin barışçıl diplomasi rolü, bölgedeki gerginliği azaltmada önemli bir araç olarak kullanılıyor
Sonuç olarak Karadeniz, artık yalnızca bir deniz olmaktan çıkıp, jeopolitik bir mücadele sahasına dönüştü. Barış ve istikrarın sağlanması, sadece bölge ülkeleri değil, küresel dengeler açısından da büyük önem taşıyor.