Peru / pisac – Ollantaytambo |
Peru’nun büyüleyici topraklarına yaptığım yolculuk, Cusco’nun hareketli sokaklarından başlayarak, İnkaların kutsal vadisi boyunca beni tarihin derinliklerine taşıdı. Yolculuğumun ilk durağı, zamanın ötesinden gelen bir pazar yeri olarak bilinen Pisac kasabasıydı. Burada, inkalar döneminden beri devam eden takas geleneği ile tanıştım. Kasaba sokaklarında yürürken, renkli yerel giysiler içindeki insanların arasında kendimi bir zaman yolcusu gibi hissettim. […]
Peru’nun büyüleyici topraklarına yaptığım yolculuk, Cusco’nun hareketli sokaklarından başlayarak, İnkaların kutsal vadisi boyunca beni tarihin derinliklerine taşıdı. Yolculuğumun ilk durağı, zamanın ötesinden gelen bir pazar yeri olarak bilinen Pisac kasabasıydı. Burada, inkalar döneminden beri devam eden takas geleneği ile tanıştım. Kasaba sokaklarında yürürken, renkli yerel giysiler içindeki insanların arasında kendimi bir zaman yolcusu gibi hissettim. Yılda bir kez düzenlenen karnavalın coşkusuna denk gelmek ise ayrı bir şans oldu. Sahne ışıkları altında ünlü sanatçılar yerine, yaşlısı genciyle folklorik kıyafetler içinde dans eden yerel grupların içtenliği ve neşesi, festivallerimize kıyasla bambaşka bir atmosfer sunuyordu.
Pisac’ın sıcaklığını arkamızda bırakıp, yolculuğumuzun bir sonraki durağı olan Ollantaytambo’ya doğru yola çıktık. Bu köy, 1500’lü yıllardan bu yana neredeyse hiç değişmeden kalmış bir tarih parçası gibi karşımıza çıktı. İspanyolların ayak basmadığı, dar sokakları ve su kanallarıyla bezeli bu antik köy, zamanın nasıl durduğunu gözler önüne seriyordu. Köy meydanı ve çevresindeki şirin yapılar, yerel halkın turizmle iç içe geçmiş yaşamını yansıtıyordu.
Bir turistik cazibe noktası olmasının ötesinde, Ollantaytambo’da ziyaret ettiğim orijinal bir İnka evi, bana atalarımızın yaşam tarzına dair eşsiz bir pencere açtı. Evin avlusunun, çocukluğumda dedemin köyündeki eve benzerliği hüzünle karışık bir nostalji yarattı. Mutfakta, sertleştirilmiş toprak zemine kurulmuş bir köşede yükselen dumanlar, taş duvarlar ve duvar içindeki oyuklar, geçmişin izlerini taşıyordu. Evin içinde beslenen Hint domuzu ve özel günlerde yerel gelenek olarak tüketilmesi, bölgenin zengin kültürel mirasının bir parçasıydı. Ancak evin bir köşesinde gördüğüm üç kafatası, yerel rehberden aldığım bilgiyle, atalara duyulan derin saygının ve onları anma geleneğinin bir göstergesi olduğunu öğrendim.